-
1 haram
-e haram olmak etwas (A) nicht mehr haben, keinen (Schlaf) mehr finden;haram olsun! möge es dir ( oder Ihnen) nur schaden!;haram yemek sich ungesetzlich bereichern; usurpieren (A);harama uçkur çözmek außereheliche Beziehungen unterhalten
См. также в других словарях:
haram etmek — de (bir şeyi birine) o şeyden umulan yarar ve rahatı tattırmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dünyayı haram etmek — bir yeri yaşanılmaz duruma getirmek ... kadıncağıza, o iki zavallı öksüz kızcağıza, dünyayı haram ediyor. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
haram — sf., din b., Ar. ḥarām 1) Din kurallarına aykırı olan, dinî bakımdan yasak olan, helal karşıtı 2) Yasak Birleşik Sözler haram lokma haram para haramzade Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller haram etmek haram olmak haram olsun! … Çağatay Osmanlı Sözlük
dünya — is., gök b., Ar. dunyā 1) Güneşe yakınlık bakımından üçüncü gezegen, yer, yerküre, yer yuvarı, yer yuvarlağı, acun 2) Dış, çevre, ortam Biz dünyadan ayrı yaşarken dünya epey değişmiş. H. C. Yalçın 3) İnançları bir olan ülke veya insanlar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yaykalamak — yayıla yayıla haram etmek, naz ile yol yürümek, sallana sallana reftar eylemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yemek — 1. is., ği 1) Yemek yeme, karın doyurma işi Yemekten sonra gocuğuna sarar yatırırdı beni. N. Cumalı 2) Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam 3) Günün belli saatlerinde yenilen besin Yemek ya kahvaltıda ya da yemekte yenir. Arada bir … Çağatay Osmanlı Sözlük
NEHYİ AN-İL MÜNKER — Allah ın haram kıldığı şeyleri işlemekten men etmek, haram işleri yaptırmamak ve buna çalışmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
BESL — Helâk etmek. * Men etmek.* Çirkin yüzlü olmak. * Helâl ve haram … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
LEMM — Parça parça şeyleri toplamak, cem etmek. * Islâh etmek. * Bulduğu şeyi, haram helâl demeyip yemek. * Şiddet ve meşakkat. * Az şey. * Konmak. Nâzil olmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
helal — sf., li, din b., Ar. ḥalāl 1) Dinin kurallarına aykırı olmayan, dinî bakımdan yasaklanmamış olan, haram karşıtı Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal. M. A. Ersoy 2) Kurallara, geleneklere uygun 3) is., mec. Nikâhlı eş 4) zf. Kurallara,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
lokma — is., Ar. luḳme 1) Ağza bir defada alınıp götürülen yiyecek parçası, sokum Öbür yemeklerden bile ağzına bir lokma koyamadı. Ö. Seyfettin 2) Lokma tatlısı 3) tek. Türlü kalınlıktaki cıvataları, boşluğuna geçirip sökmeye veya sıkıştırmaya yarayan… … Çağatay Osmanlı Sözlük